9 Nisan 2009 Perşembe

İnsana Özgü 7 Alışkanlık

İnsana Özgü 7 Alışkanlık


Etkili İnsanların 7 Alışkanlığında, insana özgü yedi yeti olduğuna inanıyorum.
Etkili İnsanların 7 Alışkanlığını hatırlatmanın bir yolu da, insana özgü bu yetileri her alışkanlıkta tekrar tanımaktır.
1. 2. ve 3. Alışkanlıklar insana özgü temel yetilerdir. Eğer bu temel yetiler sahiplenilirse, sonra gelen ve bu üç alışkanlığın sonucu oluşan 4., 5. ve 6. Alışkanlıklar ile yenilenme alışkanlığı olan 7. Alışkanlık büyür ve gelişir.
Temel Yetiler
İnsana özgü temel yetiler şunlardır;

1. kişisel farkındalık veya kendini bilmek;
2. hayalgücü ve vicdan;
3. İrade. İkincil yetiler ise
4. bolluk zihniyeti;
5. duyarlılık ve cesaret;
6. yaratıcılık.

Yedinci yeti ise insanın kendisini yenilemesidir. Bunlar insani yetilerdir; hayvanların hiçbiri bunlara sahip değildir.


1. Alışkanlık: Proaktif Ol kişisel farkındalıkla ilgili, vereceğiniz tepkiyi seçmenizi sağlayan yetidir. Bu yetinin aksine, etkili olmayan insanlar kendilerini, başkalarını veya çevrelerini suçlayarak sorumluluktan kaçarlar.
Bunun tersine etkililik arttıkça kişisel farkındalık da artar. "Ben kişisel özelliklerimi biliyorum; kendimle ilgili temel şeyleri biliyorum. Ama ben bu temele göre davranmayacağım. Kendimi yeniden şekillendirebilirim. Hayatınızdaki yaratıcı kuvvetin kendiniz olduğunu biliyorsunuz. Çevrenizdeki olayların veya durumların kurbanı değilsiniz. Her durum yada kişiye karşı vereceğiniz tepkileri seçebilirsiniz. Özgürlük vereceğiniz tepki ile aranızdaki boşluk kadardır. Üzerinde çalıştıkça bu boşluk büyür ve daha özgür olursunuz. Bu özgürlüğü çoğaltmak için çalıştıkça, yavaş yavaş ani tepkiler veren bir kişi olmak yerine daha soğunkanlı, verdiği kararlar hakkında sorumluluk sahibi olan bir yapıya sahip olursunuz. Genetik yapınız ne olursa olsun, nasıl yetiştirilirseniz yetiştirilin yada ortam hangi şartta olursa olsun bu değişmez.
"Kalite benimle başlar. Tüm kararlarımı, dikkatle seçtiğim, ilke ve değerlerime göre veririm." diye düşünen insanlardan oluşan bir şirketi hayal edin. Proaktif olmak bu özgürlüğü besler. Bu değerlerinizin duygularınıza teslim olmamasını sağlar. "Gerginim, kızgınım, canım çok sıkkın. Tüm bu duyguları hissediyorum. Bunları yoksaymıyor veya bastırmıyorum. Şimdi ne yapılması gerektiğini biliyorum. Sorumlu olan benim. "İlkem: Sorumlu olan benim."
Böylece, kurban olmaktan çıkıp, kişisel farkındalık ile her koşulda verdiğiniz tepkileri seçme özgürlüğünüzü kullanırsınız.


2. Alışkanlık: Sonunu Düşünerek İşe Başla hayal gücü ve duyarlılık yetisidir. Eğer siz bir programcıysanız, programı yazacaksınız demektir. Zamanınız, yetenekleriniz, becerileriniz ve elinizdekilerle neler yapacağınıza karar vereceksiniz. "Elimdeki tüm imkanlarla ne yapacağıma karar vereceğim."
Bu yetinin gelişmediği durumda, gelişme çabaları, hedefler ve amaçlara karşı isteksizlik duygusu oluşur. Eğer siz kurbansanız, başınıza gelenler sizi bu hale getirmişse, herhangi bir durumda gerçekten ne yapabilirsiniz ki? O zaman hayatınız boyunca işlerin yoluna gireceğini, yakında olumlu ve tam istediğiniz gibi bir ortama kavuşacağınızı umarak başıboş dolanır ve bu şekilde aç kalmadan ve belki birkaç iyi şey yaşayarak zamanınızı geçirirsiniz.
Öte yandan, amacı olan ve umut dolu bir duyguyla: "Geleceğimi zihnimde yarattım. Görebiliyor ve neye benzediğini hayal edebiliyorum. "Hayvanlar bunu yapamaz." Belki içgüdüsel olara olara kış için yiyecek toplayabilirler, ancak yiyecek üretme makinası icat edemezler. "Neden yiyecek topluyorum?" "Neden bir başkasının benim için bunu yapmasını sağlayamıyorum?" bu gibi sorular ancak insanların aklına gelir. Yeni bir hareket tarzını hayal etmek ve bunu vicdan çerçevesinde gerçekleştirmeye çalışmak sadece insanların yapabileceği bir şeydir.
Neden vicdan? Çünkü etkili olmak için, hayal ettiğiniz, öngördüğünüz herşeyi vicdan süzgecinden geçmesi gereklidir. Yaratıcılığını vicdan süzgecinden geçirmeyenler, kaçınılmaz olarak vicdana uymayan şeyler yaratırlar. En sonunda, yaratıcılık becerilerini "kurnazca şeylerle", hayal güçlerini ise maddi şeyleri veya sosyal ödülleri kazanmak için değiştirirler. O zaman kaçınılmaz olarak dengesiz olmaya başlarlar.
Bu iki yetiyi kullanmaya başlayın. Bugün işyerine veya akşam eve gittiğinizde berbat bir durumda göreceğinizi varsayın. Ev tam bir harabe dönmüş. İşyerinde kimse işini yapmamış; size verilen hiçbir söz tutulmamış, kendinizi yorgun ve harap olmuş hissediyorsunuz.
Şimdi bu duruma olgun ve kendinize hakim bir şekilde karşılık verdiğinizi düşünelim. Bunun başkasında yarattığı etkiye bakalım. Onların hatalarını yüzlerine vurmadınız. Onlara anlayışla yaklaştınız.Ilımlı, sevecen ve hoşgörülüsünüz. Bu davranışınız diğerlerinin vicdanını yaralayacak ve eksik olan herşeyin tamamlanması konusunda ortak bir vicdan oluşturacaktır.
Sadece iki yetiyi kullandınız: hayal gücü ve duyarlılık. Hafızanıza göre davranmadınız; eğer geçmişe yani hafızanıza göre hareket etseydiniz, kontrolünüzü kaybedebilir, diğer insanlar hakkında hüküm verebilir ve durumu daha da kötüleştirebilirdiniz. Hafızamız geçmişteki aynı yada benzer durumlardan oluşmuştur. Hafıza sizi geçmişe bağlar. Hayalgücü ise geleceğe yönlendirir. Potansiyeliniz sınırsızdır, fakat potansiyeli oluşturmak her koşulda kapasitenizi harekete geçirmektir.
Viktor Frankl, İnsanın Anlam Arayışı kitabında (Viktor Frankl , II. Dünya savaşı sırasında esir düşmüş ve Alman Nazi kampında yaşamıştır) her türlü ölümcül koşullarda bile verdiği tepkileri nasıl seçtiğini anlatmıştır. Bir gün, vücudunda deney yapmaya başlarlar. O an fark ederki "Benim seçme özgürlüğüm var" ve o gün anlam arayışı başlar. Eğer bir amaca inanmışsanız, bir nedeniniz varsa, her ne olursa olsun yaşarsınız.
Meslek hayatındaki gelişim bir öngörüyle başlamıştır. Kendisi gelenekçi Freud determinizmi ile yetiştirilmiştir. Bunun yanlış olduğunu fark eder. Bunun bilime dayalı olmadığını fark etmiştir. Bu sonuçlar, sağlıklı insanlar üstünde değil, hasta insanlar üstünde yapılan çalışmalar sonucu elde edilmiştir. Viktor Frankl hafızasına değil, hayalgücü ve duyarlılığının sesini dinleyerek hareket etmiştir. Sizde, hayal gücü ve duyarlılık ile çaresizlik ve eski alışkanlıklardan sıyrılıp, umut ve iç huzura kavuşabilirsiniz.


3. Alışkanlık: Önemli İşlere Öncelik Ver harekete geçme yetisidir. Bu yetinin gelişmemesi durumunda, etkili olmayan, amaçsız, sorumluluk almayan ve kolay yolu seçen, insiyatif almayan davranışlar görülür. Bu yetinin gelişmesiyle, önemli olana odaklanan disiplinli bir hayat oluşur. Bu sonuç odaklı ve etkili bir hayatdır.
1. 2. ve 3. Alışkanlıklarla kurban olmaktan çıkıp, amaç odaklı ve istediği sonuçları alan bir hayat yaşarsınız. 1. Alışkanlık kişisel farkındalık, 2. Alışkanlık hayal gücü ve duyarlılık ve 3. Alışkanlık harekete geçmek ile ilgilidir. Bunlar hayvanlarda olmayan insani yetilerdir. Bu alışkanlıklarla krizlerin ve yapamam, olmazların hakim olduğu bir hayattan kurtularak, acil olana değil, önemli olana odaklanacak ve harekete geçme yetisini kullanarak her ikisi arasındaki ayrımı yapabileceksiniz.
Temel yetiler üzerinde çalışmak (1. 2. ve 3. Alışkanlık) sizi ikincil yetkileri kullanmak daha etkili kılacaktır.


4. Alışkanlık Kazan-Kazan'ı Hedefle bolluk zihniyeti yetisidir. Neden? Çünkü kendinizden emin olmanızı, kendinize güvenmenizi sağlayan ilkelerdir. Herşey bize ilkelerin ardından görünür. Eşiniz hata yaptığında suçlayıcı olmazsınız. Neden? Çünkü kendinize olan güveni karınızdan dolayı sağlamıyorsunuz. Oğlunuz, arkadaşınız, veya yöneticiniz hata yaptığında suçlayıcı olmazsınız. Neden? Çünkü kendinize olan güveniniz onlardan gelmiyor. Kendinize olan güveniniz yine kendi içinizden gelir. Çünkü siz ilke merkezlisiniz.
İnsanlar daha da ilke merkezli olmaya başladıklarında, onaylanmayı, kabul görmeyi ve güç paylaşımında daha istekli olurlar. Bu sürekli büyüyen bir pasta gibidir. Sınırlı kaynaklarla ilgili bu temel paradigma yanlıştır. Bolluk zihniyeti daha çok kâr, güç, getiri ve toplumdan da daha çok kabul görür.


5. Alışkanlık, Önce Anlamaya Sonra Anlaşılmaya Çalış cesaret ve duyarlılığın dengelenmesidir. Anlaşılmak için cesaret ve duyarlılık gerekli midir? Bunu düşünün. Karşılaştığınız sorunları düşünün. Şöyle düşünmeye başlarsınız, "Beni anlaman lazım, fakat beni anlamıyorsun. Ben seni anlıyorum, fakat sen beni anlamıyorsun. Önce ben sana anlatacaklarımı anlatayım, sonra sen ne istersen söylersin. Karşınızdaki kişi, "Tamam, anlamaya çalışacağım der. Fakat dinlediği süre boyunca aslında cevap vermeye hazırlanır. Dinler gibi yapar veya seçici dinler. Karşı taraf anlaşıldığını hissetmedikçe, iletişim amacına ulaşamaz.
Karşı tarafı gerçekten dinlerseniz ne olur? Tüm ilişki değişir: "Beni dinlemeye başladı ve söylediklerimden hoşlandı. Beni haklı veya haksız bulmadı, sadece dinledi ve dünyayı benim gördüğüm şekliyle görmeye başladı. Bu süreç içinde, bende kendimi değerli hissetmeye başladım."
Birçok insanın karşılığı sorunun temelinde aslında iletişim problemi vardır. İnsanlar empati ile dinlemezler. Onlar kendi geçmiş deneyimleriyle dinlerler. Dinlerken empati becerisini ihmal ederler. İnsanlar konuşurken karşı tarafın kendisini dinlediği belirten onaylar almak ister aksi takdirde anlatma istekleri azalır. İş yerinde yöneticinizle konuşurken, onun şu şekilde dinlediği bir düşünün: "Bu insanı memnun etmek için ne yapabilirim. Birşeyler söylemem gerek, bir dakika, Sen bana bağlısın, senin yöneticinim. Seni dinlemek için burada değilim, birşeyler söylemeliyim." Dinleme becerisi öncelikle kendine hakim olma ve saygı gerektirir. Kendini ifade edebilmek ise, cesaret ve duyarlılık gerektirir. Bu süreç içinde ilerledikçe, münakaşadan, cesaret ve duyarlılığın dengelendiği karşılıklı iletişim aşamasına geçilir.


6. Alışkanlık Sinerji yarat yaratıcılık yetisidir. Nasıl? Kendi kendinize mi? Hayır, birbirine saygılı iki kişinin iletişimi tek başına elde edecekleri sonuçdan daha iyi bir sonuçlar yaratır. Birçok müzakerede pazarlık yapılır ve en iyi ihtimalle uzlaşmayla sonuçlanır. Ancak sinerjik iletişime geçtiğinizde tüm tarafların temel ihtiyaç ve beklentilerini anlar ve tarafları tatmin eden bir çözüme ulaşırsınız.
Harvard Üniversitesi öğretim üyesi olan Roger Fisher ve William Ury Evet'e Varmak adlı kitaplarında, müzakereye tamamen yeni bir yaklaşım getirmişlerdir. Fikrilerin birbiriyle çarpışması yerine örneğin; "Pencere açık kalsın." "Hayır, kapansın." "Hayır, aç." Zaman zaman açık bırakarak vardıkları kısmi bir uzlaşmayla sinerji yaratma şansını gördüler. "Pencereyi neden açmak istiyorsun?" "Temiz hava gelsin istiyorum. "Pencereyi neden kapatmak istiyorsun?" "Masamdakiler uçuşsun istemiyorum." "Masandakiler uçuşmadan, temiz hava gelmesini nasıl sağlarız."
Birbirine saygılı, birbirlerinin isteklerini anlayan iki yaratıcı fikirli insan ne yapabildiğini bir düşünelim. "Yan odadaki pencereyi açalım. Masanın yerini değiştirelim. Pencerenin üst bölümünü açalım. Klimayı çalıştıralım."
Onlar yeni alternatifler arıyorlar, akıllarındaki fikri savunmuyorlar. Ne zaman bir farklılık olsa şöyle söyleyin; "Sinerjik bir kazan-kazan yapalım." Önce birbirimizi dinleyelim. Sen ne istiyorsun?" "Ben film izlemek istiyorum. Sen ne istersin?" Belki film izleyebilir veya her ikinizi memnun edecek başka bir şey yaparsınız. Bu şeklide insanları düşünmeye sevk edersiniz. Eğer takım çalışması ruhunu yakalarsanız, çok güçlü bir bağ oluşturursunuz. Bu şekilde sizinle uzun vadeli ilişki sürdürmek isteyen insanlar anlık isteklerini kendi kendilerine erteleyebilirler.
İş ortamında veya aile içinde yapılabilecek en önemli taahhütlerden biri de insanların arkasından konuşmamaktır. Yanınızdakilerin güvenini kaybetmemek için orada olmayanların arkasından konuşmamak gerekir. Eğer bir kişiyle sorun yaşıyorsanız, doğrudan o kişiye gidin. İnsanların arkasından konuşmazsanız yanınızdakiler kendileri yokken eğer biri arkalarından konuşursa sizin onlar gibi arkalarından konuşmayacağınızı bileceklerdir.
Örneğin, boşanma ve yeniden yapılan evlilikler sırasında insanlar genelde yapmacık duygular içindedir. Bazı aile üyeleri karşı taraf için kötü konuşur. Eğer bu insanlar belirli ilkelere sahip olsalardı bu gibi durumlarda ne kadar az sıkıntı ve acı çekilirdi. Örneğin 1) Ailemizde insanlar ve ilişkiler diğer şeylerde daha önemlidir (ölüm döşeğindeki kimse keşke daha çok çalışsaydım demez bu insanlar ilişkilerinden bahseder.) ve 2) Birisiyle ne zaman bir sorunum olsa sorunu çözmek için doğrudan bu kişiye giderim. Kendi davranışlarımdan sorumluyum ve olaylar karşısında vereceğim tepkiyi seçebilirim.
Duyarlılık ve cesaret ile birbirimizle açıkça iletişim kurar ve kazan-kazan çözümler yaratmaya çalışırız. Bu şekilde savunmacı iletişimden, uzlaşmacı iletişime buradan da sinerjik ve yaratıcı çözümler yaratan iletişim seviyesiyesini ulaşırız.


7. Alışkanlık Baltayı Bile sürekli kişisel gelişimi, yenilenmeyi hedefleyen bir yetidir. Kendinizi sürekli olarak geliştirmez ve yenilemezseniz, körelmeye başlarsınız. Bu bir tarafında körelme, diğer tarafında ise sürekli gelişim ve yenilik olan bir döngüdür.
7 Alışkanlığı yeniden hatırlatmamdaki amacım, bu temel yetileri kullanarak diğer insanlarında bundan yaralanmasını sağlamaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder